Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam Röportajlar 'Siyaset sokakta da yapılır, parkta da' - İş-Yaşam Haberleri

        Meltem ERSOY / HT Gazete

        Bu hafta, yaklaşık 7 aydır TÜSİAD Başkanlığı’nı yürüten Haluk Dinçer ile bir araya geldik, gündemde ne varsa konuştuk. Dinçer, hiçbir soruya,deyim yerindeyse, ‘kaçamak’cevap vermedi, fikirlerini söyledi. Ortaya ekonomi ve siyasete dair pek çok konuya dokunan bu röportaj çıktı:

        * Çözüm sürecini destekliyorsunuz ama eleştirileriniz de var, ne olup bittiğine dair yeterince bilgi sahibi olduğunuzu hissediyor musunuz?

        Çözüm sürecini hep destekledik. Kürt sorununa çözüm arıyoruz. Hükümet bunu demokratikleşme projesi olarak görüyor ki, bu doğru bir bakış. Başbakan Yardımcımız Yalçın Akdoğan ile iletişim içerisindeyiz. Geçen hafta TÜSİAD’ı ziyaret etti ve yönetim kurulunu bilgilendirdi. Eleştirilerimiz var, süreç yeterince şeffaf değil. Her gün konuşulanlar raporlanmaz tabii, ama bugünkü uygulamayla süper şeffaflık arasında denge kurulabilir. İkincisi bu süreç çok ağır ilerliyor. Ayrıca muhalefet partileri sürece dahil değil. Bu kadar köklü bir sorun yüzde 51 ile çözülemez, ciddi kamuoyu desteği gerekir. Bugün İmralı ile konuşurken gerekmeyebilir, ama ileride gerekir.

        * Özerklik tartışılabilir mi kırmızı çizgi mi?

        Yalçın Akdoğan’ın ifadelerinden anladığım özerklik masada yok. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi var. Bir bölgedeki yerel yönetimin güçlendirilip diğerlerinin aşağı kalması durumu yok. Her halükarda biz her şeyin konuşulması gerektiğini düşünüyoruz, yani özerklikse de konu, onun da konuşulması gerek.

        * Son günlerin tartışmalarından biri: Sizce siyaset sokakta da yapılır mı?

        Tabii ki yapılır. Demirel’in bir lafı var: Yollar yürümekle aşınmaz diye, o başka manada söyledi ama yürünsün demek de istedi aslında. Demokrasilerde siyaset parklarda da yapılır, Gezi Parkı’nda da yapılır, sokaklarda da yapılır. Meydanlarda da yapılır, kahvelerde de yapılır. Sokakta molotof kokteyliyle siyaset tabii ki yapılmaz. Ama sokakta, meydanlarda konuşulur, siyaset yapılır, normaldir bu.

        ‘VERGİ MEMURU GELİR DİYE BİR KORKUM YOK'

        * Yolsuzluk Raporu açıklarken ya da ‘paralel yapı’ iddialarıyla ilgili değerlendirme yaparken ‘Tepki çekerim’ diye endişe taşıyor musunuz?

        Yok, böyle bir endişe taşımıyoruz biz. Yani gerek hükümet ile gerek muhalefetle sağlıklı ilişkiler içerisinde olduğumuzu ve sağlam bir diyaloğumuz olduğunu düşünüyoruz. Üslubumuza dikkat ediyoruz, saygılı ve açık olmaya çalışıyoruz. Ama TÜSİAD herhangi bir konuda tespitini, düşüncesini söylerken ‘Acaba birilerini kızdırır mıyım’ diye endişe taşımıyor. Ben bu hafta bir toplantıda Sayın Babacan’ın karşısında konuşma yaparken ‘Yapısal reformlarda geciktik’ dedim, o da bana otururken ‘Ağzına sağlık’ dedi. Mesela Adalet Bakanı’na da ‘Vatandaş yargıya güvenmiyor’ dedim. Bu şimdi ne demek, ‘Vatandaş iyi ki yargıya güvenmiyor’ mu demek? Ben diyorum ki ‘Bu bizim ülkemizin ortak sorunu, vatandaş mahkemelere güvenmiyor. Bir şeyler yapalım’ diyorum. Dolayısıyla burada bana kızacak bir durum yok, bir tespit var. Varsa ‘Güveniyor’ diyen, buyursun ispat etsin.

        * Muhalif düşünce dile getirmiş TÜSİAD Başkanı ya da üyesi kişilere vergi incelemesi yapıldığı konuşuldu. Siz de bir grubun yöneticisisiniz, vergi incelemesi korkusu yaşıyor musunuz?

        Hayır, yaşamıyorum. Böyle bir korkum yok. Bizim Sabancı olarak zaten defterlerimiz açık, 12 tane halka açık şirketimiz var. Rutin denetimler de var. Sabancı olarak vergi incelemelerinden korkacak hiçbir şeyimiz yok. Ben şahsen bir demeç verdim diye vergi memuru gelecek diye bir endişem yok. Böyle dedikodular olduğunu biliyorum, gerçeklik payını bilemem. Bizim tüm şirketlerimizde inceleme olmuştur, dönem dönem vergi cezası da olmuştur. Ama ben Haluk olarak, Haluk Dinçer olarak

        böyle bir endişe taşımıyorum, Sabancı yönetimi de böyle bir endişe içerisinde değil.

        ‘DİN DERSİ LİSEDE BİLE ZORUNLU OLAMAZ’

        * 1,2 ve 3. sınıflarda din dersinin ya da Osmanlıca’nın zorunlu olması eğitim sisteminde ne kadar önem taşıyor size göre?

        Dünya ülkeleriyle yarışan Türkiye’nin vizyonuyla eğitim sistemi arasında uçurum var. Bu varken, Türkiye maalesef Eğitim Şûrası’nda çok gereksiz konulara takıldı. Kocaman bir eğitim sorunu var, Türkiye dönüp dolaşıp 1, 2, 3. sınıflarda zorunlu din dersi ve Osmanlıca’yı konuştu. Çıka çıka bu çıktı. Bizim önerilerimizden de kabul edilenler oldu, ama konuşulan konu başka oldu. Türkiye önceliklerini

        karıştırıyor, bu zorunlu din dersinin konuşulacak tarafı yok. Burası laik bir ülke. Devlet vatandaşına herhangi bir inancı empoze edemez. Bu kabul edilemez, tartışılacak yanı yok. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de bunu gerektirir. Değil ilkokul 1. sınıfta, lise son sınıfta bile zorunlu din dersi veremezsiniz bu ülkede. Olamaz. Bu tartışmalar boş. Osmanlıca da buna benzer bir tartışma.

        ‘VATAN HAİNİ SÖZÜ KIZGINLIKLA SÖYLENMİŞ YANLIŞ BİR TESPİT'

        * Sizden önceki TÜSİAD başkanlarının siyasilerle polemiklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Bizim ikincil bir düşüncemiz, gizli bir gündemimiz yok. Bu ülke hepimizin. Bir eleştiri, tespit yapıyorsak, sorun olmaması lazım. Bizim kim olduğumuz da belli. Biz bu ülkeye yatırım yapan, elini taşın altına koyan, bu ülkeyi sırtlayanlarız. Hangi TÜSİAD Başkanı gelirse gelsin fikrini söylüyor. Benden öncekiler de öyle yaptı. Kızgınlıklar, yanlış anlaşmalar olabiliyor. Biz hep doğruları söyledik. Muharrem Bey “Bu hukuk sistemi nedeniyle yabancı yatırımcı gelmez” dediği zaman ‘Vatan haini’ denildi. E tabii yanlış bir tespit bu. Bir kızgınlıkla söylenmiş bir şey bu. Çünkü Muharrem Bey bunu

        temenni olarak belirtmedi. Ümit Hanım da bitaraf bertaraf tartışmasında Anayasa referandumunda sunulan paketteki maddelerin bazılarını kabul etmediğimizi, bazılarını olumlu bulduğumuzu, dolayısıyla bu paketle ilgili bir karar veremediğimizi söyledi. E yani biz bunu söyleyemez miyiz?

        ‘TÜSİAD BAŞKANLIĞI SÜRER Mİ, GENEL KURUL'UN TAKDİRİ’

        * Ocakta Genel Kurul olacak,tekrar 2 yıl başkan mı olacaksınız?

        Tüzüğe göre yönetim 2 yıllık seçilir. Ben de son 7 aydır, 2013-2014 programını devraldım ve yerine getiriyoruz. TÜSİAD’da bir süreklilik vardır, bir başkandan bir başkana TÜSİAD yeniden kurulmaz, dünya yeniden keşfedilmez. Bir süreklilik, devam eden projeler vardır. Benim başkanlığım devam edecek mi, Genel Kurul’un takdiri. Bu konuda bir açıklama yapmıyorum ben.

        ‘2015’TEN MUCİZE BEKLEMEYELİM’

        * 2015’te nasıl bir ekonomi bekliyorsunuz, Türkiye’nin düşük büyüme bandını kırma şansı var mı?

        Dünya ekonomisi uzun dönemli düşük büyüme sürecine girdi. Türkiye’de olduğu gibi dünyada da yapısal reformlara ihtiyaç var. 2015’in zor bir yıl olacağı belli. Bu çok açık. Türkiye yapısal reformları yapmakta geç kaldı. Türkiye son 3 yılda düşük büyüme bandına girdi. Bu seneyi muhtemelen yüzde 3 büyüme ile kapatacağız. Muhtemelen yapısal reformlar seçimden sonraya kalacak. İyi haber: Petrol fiyatlarının düşmesi. Bu iyi haberi dengeleyecek şekilde jeopolitik riskler 1 sene öncesine göre çok daha büyük boyutta. İyi hikâyelerle kötü hikâyeler birbirini dengeler ve bu seneden çok farklı olmaz muhtemelen. Dolayısıyla 2015 senesinde de Türkiye ekonomisinden bir mucize beklememek

        lazım. Ama yapısal reformlar için mutlaka düğmeye basılması gerekiyor. Açıklanan paketlerde doğru bir önceliklendirme yapılması gerekiyor. O zaman belki 2016 yılında Türkiye asgari seviyede kabul edebileceğimiz yüzde 5 seviyesindeki büyümeyi yeniden yakalayabilir.

        ‘SON 1 YILDA YAŞANANLAR ÇAĞDAŞLIĞA UYMUYOR'

        * Kısa süre önce bir yolsuzluk algı araştırması açıkladınız. 17 Aralık’ın üzerinden 1 yıl geçti, Türkiye’de bu süreç nasıl yönetildi? Türkiye iyi bir sınav verdi mi?

        Çok olumsuz değerlendiriyoruz. 17-25 Aralık ve sonrasında gerek Emniyet Teşkilatı’nda gerek yargıda görevden almalar, yer değişiklikleri ve benzeri gelişmeler Türkiye’de vatandaşın yargıya güveninde ciddi erozyona yol açtı. Devletin içinde paralel devlet iddiası var, ama bu iddia net bir şekilde ortaya konamadı. ‘Paralel devlet’ ile yapılan mücadelenin iletişimi düzgün yapılamadı. Fakat tabii hükümetin gündeminde bu ‘paralel devlet’le mücadele o kadar baskın ki, esas yapılması

        gereken, yani bu güvenin yeniden tesis edilmesi arka planda kaldı. Böyle bir yapılanma varsa bununla ilgili iletişimin çağdaş normlara uygun yapılması gerek, şu anda bu yok.

        ‘CUMHURBAŞKANLIĞI KONUTU SAYIŞTAY'IN İŞİ, BİZİM DEĞİL'

        * Cumhurbaşkanlığı konutunun maliyeti size göre çok mu?

        Bizim bu konuda ancak sistemsel tespitimiz olabilir. Türkiye’nin kontrol mekanizmaları düzgün ayarlanmış bir Anayasa’ya ihtiyacı vardır. Halk tarafından seçilmiş, yüksek yetkilerle donatılmış bir Cumhurbaşkanı parlamenter sistem anlayışımıza uymamaktadır. Bu konutun maliyetini TÜSİAD sorgulayacak değil, sistemin, Meclis’in, Sayıştay’ın sorgulaması gerek. Bütçenin her milyarını doğru mu yapıyorlar diye biz sorgulayamayız.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ