Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam Röportajlar Mercedes-Benz Finansal Hizmetler, 2013 yılında olduğu gibi 2014 yılında da “Finansın En İyi İşveren”i seçildi. - İş-Yaşam Haberleri
        1

        Mercedes-Benz Finansal Hizmetler, 2013 yılında olduğu gibi 2014 yılında da “Finansın En İyi İşveren”i seçildi. Peki Mercedes-Benz Finansal Hizmetleri'n bu ödülü üst üste 2 yıldır kazanmasının arkasında nasıl bir çalışma ortamı yatıyor? Bir efsane haline dönüşen "Alman Disiplini”ne şirkette ne derece yer veriliyor?
        HABERTURK.COM olarak tüm bunları ve daha fazlasını Mercedes-Benz Finansal Hizmetler Genel Müdürü Tolga Oktay, Mercedes-Benz Finansal Hizmetler Pazarlama ve Otomobil Satış Müdürü Meltem Gürsoy ve Mercedes-Benz Finansal Hizmetler İnsan Kaynakları Müdürü Hande Savlı ile konuştuk.

        2

        -Hiçbir başarı tesadüf değil. Bu iş ortamını yaratırken neler vardı aklınızda? Hangi hususlara dikkat ettiniz bu ortamı oluştururken?
        Tolga Oktay: Açıkçası 120 civarında çalışanı olan bir şirketiz Mercedes-Benz Finansal Hizmetler olarak. Ondan dolayı dikkat ettiğimiz en önemli şey bir aile ortamı yaratmak. 3 sene önceye döndüğümüzde bu kadar başarılı değildik. Şu anda yüzde 94 gibi görünen skorumuz yüzde 60'lardaydı. Bunu değiştirmek için neler yaptık ondan bahsedebilirim. Yaptığımız en önemli şey çalışanları işin içine katmaktı aslında. Bu doğrultuda çalışanlarla uzun toplantılar yaptık ve bu toplantılar sonucunda bazı başlıklar çıkardık. Burayı her sene daha da iyileştirmek için neler yapabileceğimiz üzerine konuştuk. Yalnızca sorunları değil çalışanlardan ayrıca bu sorunlara nasıl çözüm bulabileceğimize dair önerilerde almaya özen gösterdik. Yönetimde hangilerini ele alabiliriz hangilerini alamayız ona baktık.

        3

        Tolga Oktay: Yaptığımız çalışmalara örnek vermem gerekirse, 3 ayda bir yuvarlak masa toplantılarımız var, burada bütün yönetim toplanıyoruz. Herhangi bir zorunluluk yok, isteyen geliyor, isteyen gidiyor, isteyen gelip istediği soruyu sorabiliyor. Yaptığımız 2. uygulamamız kahvaltılar. Tüm çalışanlarımla kahvaltı yapıyorum, uzun zaman alıyor tabii 120 kişiyle kahvaltı edebilmek ama haftada 1 bazen 2 birebir çalışanlarla kahvaltı yapıyorum. Mercedes'le birlikte yılda 2 kez, kendi içimizde ise 3 ayda bir yaptığımız toplantılar var. 2 haftada 1 "Happy Hour"larımız var. Genelde cuma günleri çıkıştan 1 saat önce çalışanları toplayıp tamamen rahat bir ortamda insanların birbirleriyle sosyalleşebilmesini sağlıyoruz. Aynı zamanda sosyal sorumluluk projelerine çok önem veriyoruz. Çalışan bağlılığıyla ne ilgisi var diyebilirsiniz ama sadece sosyal sorumluluk yapmakla kalmıyor çalışanları da birbirleriyle kaynaştırıyoruz. 1 tane standart bir sosyal sorumluluk projemiz var. Ağustos sonu eylül başı çevre civardan bir okul seçiyoruz ve sıfırdan o okulu yeniliyoruz ama bunu fiziksel olarak kendimiz yapıyoruz. Hafta sonu ise tüm ailelerimizle gidiyoruz. Katılım ise genel olarak yüzde 90'larda oluyor.

        Meltem Gürsoy: Bizim sosyal sorumlulukta önceliğimiz eğitim. Onun geleceğe bir yatırım olduğuna inanıyoruz. O yüzden okullara odaklanıyoruz. Ya da çocuklarla ilgili projeler oluşturuyoruz.

        4

        -Şehir merkezinden uzak bir konumdasınız fakat bir kampüs ortamı yaratmışsınız. Çalışan memnuniyetini yakalamada böyle bir ortamın etkisi nedir?
        Tolga Oktay: Dürüstçe konuşmak gerekirse lokasyonun hem avantajları hem de dezavantajları var. Şehirden bu kadar uzak olmanın dezavantajları var. Bizim sektörümüz genel olarak Maslak civarında. Fakat burada bir kampüs ortamının olması ve Mercedes gibi bir markanın olması çok ciddi bir avantaj sağlıyor.

        Meltem Gürsoy: Burada bir üniversite-kampüs ortamı var. Yani siz arkadaşlarınızla bir yerde yaşıyormuşsunuz gibi ve markanın gücünü hissetmek açısından daha etkili.

        -Esnek çalışma saatleri dünyanın gündemindeki bir konu. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Böyle bir uygulamanız var mı?
        Tolga Oktay: Bizim esnek çalışma saatleri uygulamamız 2007’de başladı. Bizim için yeni bir uygulama değil. Çalışanlar belli çekirdek zamanlar dışında istedikleri zaman gidip gelebiliyorlar. Müdüründen onay almasına da gerek yok. Kendi işlerine göre çalışma saatlerini ayarlayabiliyorlar.

        5

        -Bu uygulamanın verimliliği artırdığını düşünüyor musunuz?
        Tolga Oktay: Kesinlikle düşünüyorum. Çalışan memnuniyetini artırdığı için otomatikman verimliliği de artırıyor.

        Meltem Gürsoy : En önemli şey burada bir kültürel değişimin olması. Baktığınız zaman biz Türk insanı olarak şikâyet etmek konusunda inanılmaz başarılıyız. Şunu fark ettik, şikâyet etmeyi seviyoruz. Fakat biz çözüm üreten bir kültüre dönmek istedik. Yönetim olarak o şikâyetleri çözmek sadece yönetimi işi değil beraber yapabileceğimiz bir şey mesajını verdik. Madem sorunlar var bunları ortaya koyalım, çözümlerini hep beraber üretelim. Burada yapılan çalışmaların esası çözüm odaklı olmak.

        -Çalışanlarınızdan geri dönüşleri nasıl alıyorsunuz?
        Tolga Oktay: Senelik olarak “Great place to work” anketimiz var. Bu anketin sonuçlanmasından sonra insan kaynakları tüm departmanlarla yöneticiler olmadan görüşüyor. Nelerden memnunuz, neleri geliştirmemiz lazım? Bu konuların üzerinden geçiyor.

        6

        -Tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçek var. O da Alman disiplini. Peki siz bir Alman şirket olarak bunu uygulamalarınıza nasıl entegre ediyorsunuz?
        Tolga Oktay: Açıkçası çok ağır bir disiplin uygulamıyoruz. Bizim istediğimiz kültürün uygulanması. Bunu yapmak kolay değil tabii ki. Bir insana çalışman gerekiyor demek yerine o kültürü aşılamanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Hiç kimseye “sen bu akşam kal işini yap” demiyoruz. Herkesin kendi sorumluluk bilincinin artmasını bekliyoruz. "Kendi zamanını kendin yönet" diyoruz. Tabii böyle bir kültürü aşılamak kolay değil bir gece de olmuyor zaman gerekiyor.

        Hande Savlı: Takibin de etkisi var bence. Bir sorunu her yıl çalışanın önüne getirirsen belli bir süre sonra zaten insanların gündemine girmiş oluyor. 3 yıl içinde en çok ne değişti derseniz geri bildirim genel kültürün bir parçası haline geldi. Otomatik olarak insanlar artık bu yönde bakıp düşünmeye başladı. Disiplin belki o şekilde işin içine girdi.

        Meltem Gürsoy : Bu bir zaman işi. Çocuk yetiştirmek gibi aslında. Siz çocuğunuzu sürekli kontrol ederseniz o da kendini yetkilendirilmiş hissetmeyebiliyor.

        7

        -Şirket genelinde kadın çalışan oranınız çok fazla. Kadınlara yönelik özel uygulamalarınız var mı? Memnuniyeti nasıl sağlıyorsunuz?
        Tolga Oktay: Aslında kadın çalışan sayımız artık ekstreme gidiyor yüzde 30 oranınızdayız erkekler olarak. Gelende yüzde 60-70 bandında kadın çalışanımız oluyor. Tabiî ki bir avantajımız var bunu göz ardı edemeyiz. Finans kadın ağırlıklı bir sektör. Avrupa ülkeleri dâhil olmak üzere şuan Türkiye Finansal Hizmetler olarak kadın oranı olarak çok öndeyiz. İşe girişte kadınlara yönelik olarak direkt yaptığımız bir uygulamamız yok ama kadınlar gününü çok özel kutluyoruz, hediyelerimiz oluyor, kahvaltılar ediyoruz

        Meltem Gürsoy : Ben bir kadın olarak burada çalışırken kendimi hiç farklı hissetmedim. Hayatımda karşılaştığım herhangi bir zorlukta şirket hep bana destek oldu. Kadınlar gününün kutlanması da benim için çok önemli bir şey. Ben burada kadına değer verildiğini hissediyorum. Kendinizi azınlık olarak hissetmiyorsunuz. Kadın olduğunuz için değil, şirkete kattıklarınız, yaptıklarınız için buradasınız.

        8

        -Size 2 yıldır üst üste bu ödülü getiren ana etken ne?
        Tolga Oktay: Hedefimiz şirket olarak her zaman söylediğim gibi mutlu bir müşteri. Biz servis sektöründeyiz, bu sektördeki en önemli şey de mutlu bir müşteri. Bunun dışında bir hedefimiz olamaz. Müşteriyi memnun etmek için de tek yol şirkete bağlı bir çalışan. Bunu yaratmak için de aile ortamını kullanıyoruz. Şirket kültürünü çok şeffaf yapmaya çalışıyoruz ve bunun da ödülü almada çok önemli olduğunu düşünüyorum.

        Meltem Gürsoy : İnsanlar direktörleriyle yada genel müdürleriyle gayet arkadaşça ve dostça ilişkiler yürütebiliyorlar. Tabii ki saygı sınırları çerçevesinde. İş yaşamında çok kullanılan şeylerden bir tanesi yok burada o da korku. Şeffaflık iletişimin çok net olmasını sağlıyor ve mutlu bir ortam yaratıyor.

        Hande Savlı: Bu konudaki samimiyetimiz bence. Çalışan bağlılığına verdiğimiz önemi çalışanlarımıza samimi bir şekilde her yıl iletebiliyoruz, onlara yansıtabiliyoruz. Bunu da birebir herkese dokunarak yapıyoruz. Herkesin birey olarak değerli olduğunu hissettirerek.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ