Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam Başbakan Yardımcısı Babacan, "Bu yıl sonu itibarıyla yüzde 6, belki biraz daha altında cari açıkla karşılaşacağız. Tabii yüzde 8 gibi rakamlardan sonra 6 fena rakam değil" dedi. Devam� i�in: http://www.cnbce.com/haberler/ekonomi/yuzde-6-cari-acikla-karsi - İş-Yaşam Haberleri

        Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İzmir Ticaret Odası ev sahipliğinde düzenlenen, "İzmir İş Dünyası Buluşması" toplantısına katılarak bir konuşma yaptı.

        ABD VE AB EKONOMİLERİ

        Dünya ekonomilerindeki gidişatı da değerlendiren Ali Babacan, "Önümüzdeki dönem, Türkiye ekonomisi açısından yine önemli dönemeçlerin yaşanacağı bir dönem olacak. Küresel ekonomiye baktığımızda kritik dönemlerden geçti ve geçiyor. 2008-2009 yılları nereden bakarsanız bakın en ciddi ekonomik daralmaların yaşandığı bir dönem oldu. Krizin tortuları ve ağır yükünün temizlenmesi çok uzun sürecek, yıllar belki bazı ülkeler için on yıllar sürecek. Krizin en kötü dönemlerini artık arkamızda bıraktığımızı da görüyoruz. Gelişmiş ülkelere göz attığımızda ABD'de diğer gelişmiş ülkelere göre daha güçlü bir toparlanma yaşanıyor. ABD Merkez Bankası da para politikalarında normalleşme sinyalleri verdi." ABD Merkez Bankası'nın Hazine kağıtlarını satın alarak piyasaya likidite sağladığı, sıfıra yakın faiz oranlarıyla piyasayı stabilize etmeye çalıştığı bir dönemden varlık alımlarını yakında sıfırlayacağını arkasından da faiz oranlarını gelecekte artıracağı bir ortama gireceğini, bunun kötü bir olay olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, bir normalleşme olarak değerlendirilmesi gerektiğini anlattı.

        Avrupa ekonomisindeki toparlanmanın ise daha kırılgan gözüktüğünü ifade eden Babacan, "Avro bölgesinde yüzde 1 gibi büyüme oranını görmek mümkün olacak. Bu zayıf toparlanma dahi bize faydalı olmaya başladı. AB'ye olan ihracatta yılbaşından bu yana rakamlara baktığımızda yüzde 10-20 arası bir ihracat artışı söz konusu. Toparlanma bize şimdiden fayda etmeye başladı. Umuyoruz ki bu devam etsin. Bu toparlanma zayıf ve kırılgan bir toparlanma. Bu devam edip bir süre sonra tekrar sıkıntılı bir tabloya girebilir. Buna da hazırlıklı olmamız lazım. Bankacılıkla ilgili sorunları çözebilmiş değil, yapısal reformlar yapılabilmiş değil. Pek çok ülke tamamen Avrupa Merkez Bankası'nın sunduğu geniş likidite imkanlarına sırtını dayamış durumda. Oysa ki iş gücü, ürün piyasaları ve sosyal güvenlik sistemleriyle ilgili çok derin sorunlar var. Bunların hiçbirisine köklü biçimde el atılmış değil. Bunların hepsini uluslararası toplantılarda söylüyoruz, uyarıyoruz" diye konuştu. Gelişmekte olan ülkelerde ise gelecek 10 yılda büyüme oranlarının daha düşük olacağı ancak Asya Krizi gibi bir tablonun da beklenmediğini ifade eden Babacan, bu ülkelerin gelişmiş ülkelerin üzerinde ekonomik büyüme sergileyeceğini, büyüme ve dinamizm isteyen özel sektörün yine gelişmekte olan ülkeleri tercih edeceğini anlattı. Türkiye'nin OECD raporlarına göre Avrupa'nın en hızlı büyüyecek ekonomisi olarak gösterildiğine dikkat çekti. Türkiye'nin geçen yılı 820 miyon dolarlık mili gelirle kapattığını, kişi başına düşen milli gelirde Japonya va AB ortalamasının yüzde 50-60'ına ulaştığını, aradaki farkı hızla kapatmayı ifade eden Babacan, Türkiye'nin gelir dağılımını en hızlı şekilde düzelten ülkelerden olduğunu, orta kesim olarak tabir edilen vatandaş sayısının 2'ye katlandığını söyledi.

        CARİ AÇIK SORUNU

        Makroekonomik programları yaparken artık kamu borcu sorununu ve borcun sürdürülebilirliği hedefiyle hareket etmediklerini, son 3-4 yıldır bu programları yaparken cari açığın sürdürülebilirliği ve özel sektörün dış borcunun sürdürülebilirliği ağırlıklı bakış açısıyla hareket ettiklerini anlatan Babacan, yükselen petrol ve doğalgaz fiyatları nedeniyle cari açığı yükselen bir ülke olduklarını, bu sorunla mücadele konusunda önemli adımların atıldığını kaydetti. Babacan, şöyle konuştu: "Bu yıl sonu itibarıyla yüzde 6, belki biraz daha altında cari açıkla karşılaşacağız. Tabii yüzde 8 gibi rakamlardan sonra 6 fena rakam değil. Zaten biz Orta Vadeli Programımızı yaparken cari açığımızı yüzde 5,5 öngörmüştük. Bu gerçekçi ve makul görülmüştü. Burada önemli olan iradeyi ortaya koymak ve adımlar atabilmek. Türkiye için yüzde 4-5 arası bir cari açığın sürdürülebilir olduğunun bir çok bağımsız analiz yapan kuruluş tarafından ortaya konduğunu görüyoruz. Büyüme oranı kadar bir cari açık özel sektörün dış borcunun milli gelire oranını sabit götürüyor, artmasını engelliyor. Özel sektörümüzün dış borcu milli gelire oranla sabit seyredecek bir program ortaya koyduğumuzda çok endişelenmemek lazım. Ama özel sektörün dış borcu, milli gelire oranla her sene artarsa haklı olarak uluslararası piyasalar da ileride ödenip ödenmemesiyle ilgili endişeleri ortaya çıkıyor. Cari açık dediğimiz konu aslında dönüp dolaşıyor özel sektörün dış borcu ve bunun sürdürülebilirliği sorunu olarak karşımıza çıkıyor."

        KURUMLAR ARASI KOORDİNASYON

        Cari açığın kısa vadede düşürülmesi için maliye ve para politikalarıyla, makro ihtiyati tedbirleri gibi kanalların kullanılabileceğini, ihracata ağrılık veren ama iç tüketimi daha kontrollü şekilde götüren yaklaşımın devam ettiğini, bu tedbirler sonucunda büyüme oranının yüzde 4 civarında seyrederken cari açığın düşmeye başladığını vurguladı. Babacan, "Şunu da açıkça ifade etmek isterim ki G 20 ülkeleri içinde makro ihtiyati tedbirleri bizim kadar daha etkin kullanan bir başka ülke yok şu anda. Bizim 2011'de kurduğumuz Finansal İstikrar Komitemiz gerçekten güzel çalışmalar ortaya koydu. Merkez Bankası, BDDK, SPK, TMSF ve Hazine'nin içinde olduğu o yapı, kurumlar arası koordinasyonu güçlü kılarak iyi sonuçları verdi" şeklinde konuştu. Hiçbir hükümetin iç harcamalar ve tüketimin azaltılmasını siyasi olarak istemeyeceğini, halen bir çok Avrupa ülkesinde tüketimi artırmak için çaba sarf edildiğini ancak sonuçta güven olmayınca bunun gerçekleşmediğini ifade eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim Türkiye olarak çok şükür güven göstergelerimiz gayet iyi noktalarda. Hem sanayicimiz hem tüketici güven indeksleri iyi noktalarda. Hatta öyle bir noktadayız ki daha çok sanayiye üretime işi yönlendirelim tüketim kısmını daha kontrollü götürelim diye özel bir çaba içindeyiz. Son 12 aylık döneme baktığımızda Türkiye'deki kredi hacmi artışı yüzde 17 ama tüketici kredilerindeki artış yüzde 10 civarında, KOBİ kredilerinde artış ise yüzde 25. Yani tam istediğimiz artış gerçekleşmiş durumda. Hem toplamı kontrol ediyor hem de daha çok sanayiye KOBİ'ye yönlendirdik. Bununla ilgili pek çok ülkenin mekanizması yok, kurumları biraraya gelip konuşamıyor herkes ayrı telden çalıyor. Ya da 5 partili bir koalisyon hükümeti oluyor, hangi kararları nasıl alacaksınız nasıl uzlaşacaksınız, kolay olmuyor. Bizde tek parti hükümeti olduğu için, kararlı bir duruş olduğu için, siyasi istikrar olduğu için zor ama gerekli adımları daha korkmadan ve zamanında atabiliyoruz ve iyi sonuçlarını da çok şükür görüyoruz. Önümüzdeki dönemde cari açığın düşük tutulması en önemli hedeflerimizden bir tanesi. Bunun yanında enflasyonun düşmeye devam etmesi, mali disiplinin devam etmesi ve bunların sonucu olarak büyüme ve istihdamın elde edilmesi en önemli amacımız. Bazı ülkelerde 'büyüme ve istihdam için her şeyden fedakarlık yapalım gibi kısa vadeli bakış açıları olabiliyor. Ekonomiyi şöyle bir saman alevi gibi parlatalım sonrasına bakarız' gibi yaklaşımlar olabiliyor. Bunlar tabi son derece kısır, dar görüşlü, kısa vadeli bakış açıları." Babacan, Nisan 2013- Nisan 2014 arasında Türkiye'de toplam çalışan sayısının 1 milyon 400 bin kişi arttığını, kadının iş gücü piyasasındaki payını hızla artırdığını da belirterek gelecek dönemde enerji politikalarına ağırlık verilmesinin öngörüldüğünü de kaydetti.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ