Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam Sosyal Güvenlik ali tezel, ali tezel röportajı, ali tezel sosyal güvenlik uzmanı, yoksulluk yardımı, fakirlik yardımı, fakirlik yardımı nasıl alınır, ışıl cinmen haberturk, ışıl cinmen röportajları - İş-Yaşam Haberleri

        IŞIL CİNMEN

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Fotoğraflar: Funda Duru

        İpek.

        İpek gibi bir kadın.

        Olağanüstü bir hikayesi var; İstanbul’un tepesinden Cihangir’in arka sokaklarına düşen… Deniz kenarındaki yalıdan, kaldırım taşlarına uzanan…

        Ama onun hayatı başka bir yazının konusu.

        Şimdi çok daha mühim bir meseleyi anlatmak için anıyorum adını.

        Annem, Cihangir’deki eve gelirken onunla konuşmaya başlayalı beş yıl oldu.

        Her gün eve gelirken, onun olduğu köşeden geçer, yanına oturur, hikayelerini dinlerdi.

        İpek sertti; ancak eşit olduğunuzu bilerek onunla konuşursanız size cevap verir, kalbini açardı.

        Öyle yardım falan kabul etmezdi.

        Yalnızca sigara ve bazen de kışlık birkaç eşya.

        Annem, evsiz arkadaşını çok sevdi.

        O da annemi…

        60’larının ortalarındaydı ama çok daha yaşlı görünüyordu.

        Bir gün hasta oldu.

        Onu hastaneye kaldırdık; uzun süre, birkaç ay orada yattı.

        Hastaneden çıkabilecek gibi olduğunda doktoru, “Artık sokakta yaşayamaz, bakılmazsa ölür” dedi.

        Ama İpek, sokakta yaşamayı seviyordu.

        Özgür ruhlu ve gururlu bir kadındı.

        Kimsesizlerin yaşadığı koğuş gibi yerleri, nezaketsiz davranışları istemiyordu hayatında.

        “Kaldırım daha saygılı!” derdi hep.

        Onu zorla ikna ederek devlete ait bir bakımevine yerleştirdi annem.

        Bakımevinin müdürü İpek’e, “İstediğin zaman dışarı çıkabilirsin, sokaklarda dolaşabilirsin” diye söz verdi.

        Artık bir yatağı, yemeği ve banyo yapabileceği bir duş olacaktı.

        Devletten kimsesiz ve çok yoksul olduğu için aldığı hayli cüzi (141 TL) yoksulluk yardımı ile de şahsi ihtiyaçlarını karşılıyor ve arada sırada bakımevinden dışarı çıkabiliyordu.

        Yakınlarda birgün bakımevinin müdürü aradı.

        “Artık devlet yardımı kesildiği için dışarı çıkamıyor ve birkaç ihtiyacı var. Size söylemeyeceğini bildiğim için ben aradım, haberiniz olsun istedim. Buradaki herkes artık çok zor durumda” dedi. (Bu müthiş bakımevi müdürünün adını yazmayacağım çünkü başına bir iş gelmesinden korkarım.)

        Aklım almadı.

        Devlet, vergiler vasıtasıyla verdiği 141 lira yardımı kesmişti demek!

        65 yaş üstü yoksullara vermek zorunda olduğu yardımı kesmek de ne demekti?

        Sosyal devlet olma iddiasından tümden mi vazgeçmişti?

        Bir açıklaması olmalıydı.

        Sosyal Güvenlik Uzmanı Ali Tezel’i aradım.

        “Gel, anlatayım” dedi.

        Neler oluyor Ali Bey?

        2022 sayılı65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun”daki muhtaçlık kriteri 2013 Ağustos’unda değiştirildi. Binlerce engelli ve 65 yaşından büyük yoksul aylıklarından oldu.

        Nasıl olur? Bu neden bilinmiyor?

        Çünkü bu konudaki haberler “Yoksulluk yardımı yükseltildi” diye verildi. Yükseltildi. Peki bu nasıl oldu? Devletin yoksul saydığı kişi sayısı azaltılarak.

        Bunun açıklaması nedir?

        Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, sosyal güvenlik reformu kapsamında “yoksulluk tanımı”nı değiştirdi. Birçok yoksul, yoksulluk kapsamından çıkarıldı. Yani, yoksulların istatiksel sayısı azaltıldı.

        KİŞİNİN DEĞİL AİLENİN GELİRİNE BAKILIYOR

        Nasıl yapıldı bu?

        Değişimden önce kişinin yoksul olup olmadığını anlamak için onun şahsi gelirine bakılıyordu. Şimdi ise engelli veya 65 yaşından büyük kişinin birlikte ikamet ettiği ailenin gelir ortalaması alınmaya başlandı.

        Somut bir örnek verin lütfen.

        Sana bana gelen maillerden birini göstereyim.

        Lütfen.

        “Ali bey, 2006 yılından beridir özürlü ve muhtaç olarak SGK’dan özürlü aylığı alıyordum bu ay aylığımı kesmişler. Hiçbir gelirim olmadığı halde… Sebebini sordum. ‘Senin gelirin yok ama abinin epey geliri var, sebep bu’ dediler. Ben şimdi ne yapacağım? Bu aylığım devam etmez mi?”Selahattin Yılmaz

        Yani devlet Selahattin Bey’e, “git abinden para iste” mi diyor?

        Aynen öyle diyor.

        Ama bir abinin ya da ablanın kardeşine bakmak gibi bir hukuki mecburiyeti olamaz ki. Ona para vermeyebilir, araları bozuk olabilir. Her şeyin ötesinde bu çok onur kırıcı yani bir engelli olarak bir nevi dilenmek zorunda kalmış oluyor.

        Bu sadece bir örnek. Artık engelli veya 65 yaşından büyük kişinin kendi geliri olup olmaması önemli değil. Bu kişilerin beraber oturduğu ailenin geliri dikkate alındığı için binlerce engelli ve yaşlı zor durumda.

        Hesaplama nasıl yapılıyor?

        Yeni yöntemde şöyle: Tüm ailenin gelirine bakılıyor. Gelir, kişi sayı sayısına bölünüyor.

        "ABİN PARA KAZANIYORSA, O SANA BAKAR"

        Örnekleyelim.

        Mesela Ali’nin yüzde 40'tan fazla özürlü olduğuna dair raporu var. Geliri olamayacağı için eskiden devlet ona özürlü maaşı bağlıyordu. Şimdi ise Ali’ye diyor ki: “Annen, baban, iki de kardeşin var. Beş kişisiniz. Ben eve giren tüm geliri hesapladım: 5000 TL. Kişi sayısına böldüm: 1000 TL. Senin 1000 TL gelirin var. Sen yoksul değilsin, sana özürlü maaşı vermeyeceğim." 65 yaşından büyük olanlara da maaş bağlanıyordu. Aynı şekilde o durumda da sadece o yaştaki kişinin gelirine bakıyordu. Şimdi yine tüm ailenin gelirine bakıyor.

        Aile içi dilenciliğe mecbur bırakmak gibi bu…

        Üç ay kadar önce anne, baba ve iki çocuk buraya geldiler. Çocuklardan biri yüzde 80'den fazla özürlü. Devlet maaşını kesmiş, bir de borç çıkarmış. Diğer kardeş mühendis, 4000 TL maaşı var. Anne, baba çalışmıyor. Özürlü maaşı normalde çocuğun hakkı. Mühendis çocuk, ben yasal olarak aileme bakmak zorunda mıyım? diye sordu.

        Zorunda mı?

        Bir babanın, ailenin reisinin dahi, 18 yaşını geçmiş çocuğuna bakma zorunluluğu yok. Dolayısıyla yasal olarak bir çocuğun, anne, baba ve kardeşine bakma gibi bir zorunluluğu olamaz. O, onun kendi hayatı, kendi kazandığı bireysel parası. Ama bu durumda, yüzde 80 özürlü kardeş artık yoksulluk statüsünden çıkarıldı ve abisi ona bakmazsa, yaşayamaz.

        BAKIMEVİNDE OLANLARIN PARAYA İHTİYACI YOK MU?

        Peki, size anlattığım İpek’in durumu ne? Onun kimsesi yok, bir ailesi yok ama yine de maaşı kesildi.

        Çünkü o sosyal güvenlik kuruluşlarının birinde bakılıyor. Zaten yardım aldığı için eskiden aldığı 141 TL, mükerrer yardım sayılıyor. Yani “Sana zaten bakıyoruz, 141 TL’ye ihtiyacın yok” deniyor.

        Ama bu şekilde bakımevi, hapishaneye dönüşmüş oluyor. Dışarı nasıl çıkacak? Ya da kendine bir çikolata ya da ne bileyim bir külot nasıl alacak?

        Bu durumda ya başkasından istemek zorunda kalacak ya da alamayacak. Bir önemli konu daha var: Devlet yine 2011 yılına kadar geliri ölçerken sadece eve giren paraya bakıyordu. 2011 yılında kanunu, “harcamaya bakacağım” diye değiştirdi.

        Nasıl?

        Şimdi diyelim, özürlü kardeş ve para kazanan kardeş evleri ayırdı. Bu durumda özürlü kardeş tek başına kaldığı için yardımdan yararlanabilirdi. Ancak devlet, 2011’den sonra şu soruyu sordu: “Bu evin kirasını kim ödüyor?” Kira, harcama yani, evden çıkan para olarak, “gelir” hanesine yazılıyor.

        Ama o parayı o kazanmıyor, değil mi? Yani kirayı başkası ödüyor fakat buna rağmen kişi, engelli yardımından yararlanamıyor. Öyle mi?

        Kim ne kadar yardım ediyorsa, evin elektriğini, suyunu kim ödüyorsa… Komşusu bile olabilir, önemli değil. Bunlar tespit edilip “gelir” diye yazılıyor. Eskiden gelir, gelire göre hesaplanıyordu; şimdi harcamaya göre “gelir” hesaplanıyor. Nereden geldiğine bakılmıyor. Bu yüzden adamın geliri “0” olsa da, harcamasına bakılarak 850 TL gelir ortaya çıkıyor.

        Bu değişimin sebep olduğu en büyük mağduriyet ne oldu?

        Şöyle düşün: Devlet özürlü yardımı olarak 1000 TL veriyorsa, o 1000 TL'nin hatrına ona bakan birisi mutlaka olur. Para vermezse kim bakacak o çocuğa? Kimse bakmaz; kardeşi bile bakmayabilir. Başka bir geliri olmayan birçok kişi, 65 yaşından sonra alacağı maaşı bekler. Neden? “Yaşlandığımda bu parayla bana birisi bakar; temizliğimi, yemeğimi yapar” diye düşünür. Bunların hepsi ayrı ayrı, büyük mağduriyetler.

        ALMANYA'DA YARDIM 802 EURO!

        Avrupa’da nasıl oluyor? Mesela Almanya’da…

        Geçen ay Almanya'daydım. Orada hiçbir işi olmayan bir yurttaş ayda 352 euro geçim parası alır. 450 euro da kira yardımı alır.

        802 euro! (yaklaşık 2.300 TL)

        Devlet onu vermek zorundadır. Diyor ki devlet: “Almanya'da yaşıyorsun, benim vatandaşımsın. Vatandaşım değilsen bile ikamet hakkın var. O yüzden aç kalamazsın. Aç kalırsan kanun dışı işler yaparsın, toplumun düzenini bozarsın. O yüzden sana para vermek zorundayım.” Vatandaş da devlete, “Bana paramı ver” deme hakkına sahip. Sosyal devlet böyle bir kavram.

        Bu durumda kalanlar haklarını korumak için ne yapabilirler?

        Bu durumda kalanların öncelikle İdare Mahkemesi’nde dava açmalarını öneririm. Zira en önemlisi şu: Bu kural sadece Ağustos 2013’den sonra aylığa başvuracaklar için geçerli olmalıydı. Yasa geriye işleyemeyeceği için önceden aylığa bağlananlar için geçerli olmamalıydı. Öte yandan siyasilerden bu konuya dikkat çekmeleri talep edilmeli ve yasa değiştirilmeli.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ