Minik, yüksek, şehirli, akıllı

Otomobilin yıllarından çok on yıllarından söz etmek doğru olur. Otomobil hâlâ bildiğimiz otomobil ama asıl gelişme elektronikte yaşanıyor. İşi sürücünün keyfine bırakmayan fren destek üniteleri, neredeyse “Dur sen şimdi çarparsın sağasola, bırak ben park edeyim”diyen kendi kendine park ketme sistemleri, aracı şeritte tutan, hızını öndeki aracın hızına göre artırıp eksiltebilen, durduğunda motoru durdurup gitmek istendiğinde yeniden çalıştıran, yağmuru algılayan yağmur, karanlığı algılayabilen far sensörleri ve daha neleri neleri olan otomobiller var artık. Hepsinden önemlisi eskiden araca uyması gereken telefonlar öyle mevzi kazandılar ki, artık araçların telefonlara uyumlu olup olmadığına bakılır oldu.

Geçen yüzyılın son 10 yılı ile 2000’ler, gösterişli ve güçlü otomobillerin dönemi olarak anılmalı. Pahalı ve güçlü otomobillere ulaşmada zorluk yaşayan otomobil tutkunları, ellerindekini hayallerine en yakın hale getirmek için uğraşıp dururdu. Hafızanızı zorlayın; abartılı spoilerleri,gürültülü egzozları,mahallenin camlarını titreten cistıkları olan araçlar vardı etrafımızda. O zamanlar trend, önce otomobil sahibi olmak, ardından a o otomobili hayal edilen“şeye” dönüştürmekti.

Zaman hızla ilerledi ve otomobil dünyasında pek de bir şey değişmedi. Gerçi bir gün herkes tarafından arzu edilmesi için dualar edilen elektrikli araçlar, tuzu kuru Hollywood yıldızlarının “çevre bilinciyle”kullanıyormuş gibi poz verdikleri hibrit araçlar ortaya çıktı ama henüz moda ya da trend olmayı başaramadılar.

Ancak yeni bin yılın ilk 15 yılı biterken şehir içinde kullanılan küçük otomobiller yükselmeye başladı. Önce aslında arazi için düşünülmü araçlar şehir içlerine daldı,ardından onların arasında nefes alamayan minikler birer ikişer yükselmeye başladı.

Örneğin yılların minik MINI’si yeni bin yıla, küllerinden doğarak ve büyüyerek girdi.Yetmedi, hemen ardından yükselip crossover oldu. Fiat 500 de öyle. Şirin şirin şehrin sokaklarını süslüyordu önce 500 L, ardından 500 Living olup büyüdü, son olarak da 500 X modeliyle crossover oldu. 90’ların efsane otomobili Peugeot 205 GTi müzedeki yerini çoktan aldı ama onun yerini dolduracağı iddiasıyla piyasaya çıkan 208, ortaya bir sıfır daha koyarak yükseldi ve 2008 oldu. Bitmedi Renault’nun küçük otomobili Clio, belkide Clio’ların en güzel nesli olarak çıktı karşımıza ama çok geçmeden o da crossover, yani şehir içinde kullanılan aslında küçük ama görece yüksek otomobil oluverdi.

Dikkat ettiniz mi, artık kimse motor güçlerinden söz etmiyor artık. Çünkü güç gösterileri çoktan geride kaldı. Ama akıllı telefondan müzik dinlenen, mesajları okuyan, hatta telefon ekranını ve uygulamalarını ekranına aktarabilen araçlar pazarda güçlü bir pozisyon aldı.