Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi Para Borcunu ödeyen 15 milyon kişiye ne diyeceksiniz? - Para Haberleri

        Yavuz SEMERCİ / HT GAZETE

        En son eleştirmek istediğim kişi veya kurumlar, ülkenin muhalefet partileri ve sözcüleridir. Zaten orantısız bir güç uygulayanlar nedeniyle medyada seslerini duyurma imkânları zayıftır. En azından polemikler başladığında yanıt hakları genelde görmezden gelinir. (Nedeni ağırlıklı olarak otokontrol uygulamalardan kaynaklanır...) Ancak dün Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerini duyunca hayli şaşırdım. Çünkü ne iktidarlar ne de iktidara talip olanlar, vatandaşın bankalara olan borcunun kefili olamazlar. Borçluları kurtarmak için söz veremezler. Bu borcun kamu kaynaklarıyla kapatılmasını sağlayamazlar.

        Daha doğrusu bunu yapacak mekanizmaları yoktur. Uydurma kanunlar üretmezlerse elbet. Sadece bir istisna vardır, sistematik risk oluştuğunda siyaset devreye girer. Yanlış bir ekonomik politika, kamu finansman açığının sürdürülemez noktaya gelip toplumu sarsması gibi durumlar hariç böyle bir düşünce bile doğru değildir.

        Kılıçdaroğlu’nun, “Seni (borçlarını ödeyemeyen vatandaşlara sesleniyor) borç batağından kurtarmak namus borcumdur’’ sözünü iyi niyetle şu şekilde tercüme etmek istiyorum: “Bizim iktidarımızda iş imkânları artacak, gelir seviyesi yükselecek, faizler düşecek ve vatandaş borcunu öder hale gelecek.’’

        “Vatandaşa yüksek faizle borç verdin, vatandaş ödenemez borca battı. Onları kurtarmak için borçlarını ben kapatacağım’’ denilmesi, borcunu zamanında ödeyen tüketicilere haksızlık ve sözleşme hürriyetine de aykırılık içeriyor. Bahsedilen yüzde 22’lik faiz oranı, kredi kartlarından çekilen nakitlerle ilgilidir ve maalesef dünyanın her yerinde kredi kartını kredi çekmek amacıyla kullananlar, ülkelerindeki genel faiz seviyesinin çok ama çok üzerinde faiz öder. Çünkü kredi kartının işlevi o değildir. (Bugün itibarıyla konut kredilerinde yüde 10.75, ihtiyaç kredilerinde yüzde 14.86, taşıt kredilerinde ise yüzde 12.94 faiz uygulanıyor.)

        Ancak kabul etmek lazım ki, zor durumda kalan insanlar maalesef ödeyememe durumuna düşebiliyor. Yine de devlet hiçbir şekilde tüketiciye yardım edecek nitelikte uygulama yapmamalı ama bankaların bu borcu almak için uyguladığı insafsız icra yöntemlerine de başvurması (ne kadarı kaldıysa) engel olmalı. Çünkü bankalar da kredi kart verirken basiretli bir tüccar gibi düşünmeli ve kredi kartı verdiği kişinin nakit avans ya da kredi kart borcunu ödememesinin riskini de üstlenmelidir.

        Son güncel veriler biraz daha değişmiştir ama 2014 yılı sonu itibarıyla (kredi kartı hariç) bankalardan kullanılan tüketici ve konut kredilerinin miktarı ve kişi sayısı tabloda yer alıyor. Aslında o tarih itibarıyla bakiye rakamları gösteriyor. 15 milyon 561 bin 105 kişinin 252 milyar TL kredi borcu var. (2003 yılının verilerine baktım. 2.2 milyon kişi kredi kullanmış ve aldığı miktar sadece 10 milyar TL. Son 12 yılda Türk ekonomisindeki canlılık, bankaların finansmanıyla sağlanmış.)

        Kredi borcu olanların hepsi aslında siyasi partilerin dikkate alması gerek seçmen kitlesi. 15 milyon insan ve onlara bağımlı diğer yetişkinlerle birlikte toplam seçmen kitlesinin çok büyük bölümü. Bu insanlar açısından siyasi istikrar ve büyümenin sürmesi ölümcül derecede önemlidir. Siyasi partiler bu gerçeğe uygun davranmalı ve borcunu ödemeyenlere yönelik söylemleri, borcunu düzenli ödeyenleri rahatsız etmemeli.

        Aslına bakarsanız ikinci tablo da tüketici kredileri takibe dönüşüm oranını gösteriyor. Halkın borcunu öderken genelde sadık olduğu, ancak kredi kartı ve otomobil kredisi kullananlarda bu oranın biraz arttığı görülüyor. Yine de bankacılık sistemi açısından sistematik bir riskin olmadığını vurgulamalıyım...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ